Prof. Dr. Süleyman Barda

BİZ İKTİSATLILAR: İÇİMİZDEN BİRİ

PROF. DR. SÜLEYMAN BARDA

Her ay yaptığımız Biz İktisatlılar: İçimizden Biri paylaşımlarımıza bu ay değerli hocamız Prof. Dr. Süleyman Barda ile devam ediyoruz. Ulaştırma İktisadı derslerimizin efsane hocası Prof. Dr Süleyman Barda; canlı, dinamik ders anlatımı ve renkli kişiliği ile biz öğrencilerinin anılarında özel bir yere sahiptir.

Prof. Dr. Süleyman Barda’yı saygı ve şükran ile anıyor, paylaşımımıza yazıları ile destek veren Prof. Dr. Kaya Ardıç, Prof. Dr. Figen Altuğ, Prof. Dr. Nusret Ekin (bir yazısından alıntı yapılmıştır), Prof. Dr. A. Kadir Mercül ve Prof. Dr. Ahmet Yörük hocalarımıza çok teşekkür ediyoruz.

İÜ İKTİSAT FAKÜLTESİ MEZUNLARI CEMİYETİ

Prof. Dr. Süleyman Barda’nın Anısına

Sevgili Süleyman barda Hocamız, eskilerin deyişiyle, nevi şahsına münhasır bir kişiliğe sahip, ilginç birisiydi. Kendisini öğrenciliğimde ‘Münakale (Ulaştırma) Ekonomisi’ ve ‘Dış Ticaret’ derslerinde ilk kez görmüş ve hemen o kendine özgü ders anlatış tarzı ve hoşsohbet söyleminden etkilenerek, derslerini zevkle, adeta ‘güle oynaya ‘(!) izlemeye başlamıştım. Güle oynaya darken, o denli güler yüzlü, fıkralar anekdotlar anlatarak ders anlatırdı ki, bazen anlattığı konunun neresinde fıkra/anekdota geçtiğini unutur, sınıfa ‘çocuklar, nerede kalmıştık?’ diye sorardı

O, herkesin ‘Sevgili Süleyman Hoca’sı’ idi. Sevecen, alicenap ve hoşgörülü kişiliği ile gönüllerde taht kurardı. Gerek öğrencilerinin gerekse akademik, hatta idari personelin her tür sorunlarıyla ilgilenir, yardımcı olmaya çözüm bulmaya çalışırdı.

Kariyerinin son dönemlerinde diyabet hastalığı nedeniyle derslerinde bazen unutkanlığı tutar, kara tahtaya çizdiği grafikleri karıştırır, içinden çıkamasa da son derece içten ve rahatlıkla ‘aman canım, kitapta doğrusu var nasılsa, bakarsınız’ derdi. Çok mütevazi ve sevimli tarzı karşısında öğrencileri asla bu durum karşısında onunla dalga geçmeyi akıllarından bile geçirmezlerdi… Şekerinin yükseldiği anlarda bazen biraz sinirli ve de hiddetli tepkiler verir ama insülinini aldıktan sonar her zamanki güler yüzlülüğüne dönerdi.

Hiç unutamadığımız ilginç bir anısı vardır hocamızın: Birgün, Wosvos arabasıyla öğleden sonra Üniversite bahçesinden çıkıp, şekeri yolda yükselince, Şehzadebaşı, Saraçhane, Unkapanı, Şişhane Kasımpaşa güzergahından Nişantaşı’na giderken, farkında olmadan sağa- sola hafifçe çarpa çarpa çarptıkları ve bir polis aracı arkasında, çalan uyarı kornolarını duymayarak konvoyla gitmiş ve nihayet durdurduklarında da hiçbir şey hatırlayamamış!

Oğlu devreye girerek durumu düzeltmiş ve yanılmıyorsam bir daha da araba kullandırmamıştı babasına.

Doçentlik ve Profesörlük jürilerinde her zaman adaylara destek olmuş, morallerini yükseltmiş, onları daha sert diğer jüri üyelerine karşı savunmuş, hatta onlar için kavga etmiştir meslektaşlarıyla. Boşuna “babacan” denmemiştir Süleyman Hoca’mıza…Baki kalan kubbede bir hoş seda olarak geçmiştir bu dünyadan

Ruhu şad olsun, mekânı Cennet olsun sevgili Hoca’mızın….

Prof. Dr. Kaya Ardıç

Profesör Dr. Süleyman Barda hocam

1972-1973 döneminde İktisat Fakültesi 2.sınıfta iken Ulaştırma İktisadı dersine Prof. Dr. Süleyman Barda gelirdi. Teorik bilgilerin yanı sıra dünyadaki gelişmeleri de aktarırdı; malların konteynırlar içinde gemilerle ulaştırılmasının avantajlarının ne olacağını, yıllar sonra bu tip ulaşımı İstanbul Boğazı’ndan geçen bir şilep görünce, anlayabilmiştim. Ders sırasında kürsüde cıva gibi hızla hareket eden, çok hızlı konuşan, takip etmek için pür dikkat olduğumuz bir hocamızdı. Dersin 2. yarıyılındaki vize sınavı öncesinde sınavdan tam puan alanları, Beyoğlu’nda sinemaya götüreceğini duyurunca var gücümle çalışmıştım; sınav sonrası sinemaya gideceklerin isimlerini okudu, listede yoktum; hayal kırıklığımı düşünün. Ders arasında hoca, öğretim üyelerinin dinlenme odasına gitti; bir iki arkadaşım sinemaya gidecek biri olarak neden surat astığımı sorunca, konu anlaşıldı; hocam listeyi o kadar hızlı okumuş ki, kendi adımı fark edememişim. Listede olduğuma mı sevineyim, derste olmadığımın zannedilmesene mi üzüleyim, bilemedim. Çekinerek Süleyman hocamın yanına gittim; diğer öğretim üyeleriyle sohbet ediyordu, “Listede ben de varmışım, adımı duymamışım” deyince hepsi kahkahayla güldüler; hoca da “tamam, listedesin, deyince dünyalar benim oldu; sinema çıkışında, “Size dondurma da ısmarlayacağım ama beni aranıza alın, sokakta dondurma yediğim, görülmesin” demişti. Öğrencilerine bu kadar samimi davranan hocamızı sevgi ve saygıyla anıyorum.

Prof. Dr. Figen Altuğ

BARDA HOCAMIZA

Yıllarını Fakültemize vermiş, çalışkan, insan sevgisi ile dolu, mümtaz hocamız Prof. Dr. Süleyman Barda, Şubat 1984 tarihinden itibaren emekliye ayrılmış bulunmaktadır. Sayın Barda hocamızı öğrencilik yıllarımda bize kürsüden ders veren bir hoca olarak hatırlıyorum. Büyük bir heyecanla ve bilim sevgisiyle bize unutulmaz dersler anlatır, bilimsel tartışmalar yaptırırdı. Hocamız esasen çok yeni bir bilim olan iktisadın daha yeni yeni gelişen birçok sahasında öncü bir bilim adamı şevkiyle dersler okutmuştur. Gerçekten ülkemizde, altın meseleleri, dış ticaret teorisi, uluslararası anlaşma ve kurumlar, uluslararası doktrinler ve sistemler, ulaşım ekonomisi, onun çalışmalarıyla gelişip serpilebilmiştir.

Herkesin sorunlarına bir baba ve ağabey gibi yakın ilgi gösteren, büyük bir hoşgörü ile yaklaşan değerli hocamıza Fakültemiz her zaman büyük bir hayranlık, sevgi ve saygı duymuştur.

Üniversiteler Kanununun sağladığı imkanlarla sözleşmeli olarak aramızda bulunan bu değerli hocamıza Fakültem emekliye ayrılması nedeniyle bir Armağan çıkarılmasını kararlaştırmıştır.

Bu vesile ile sayın hocam Prof. Barda’nın hayat hikayesinden de kısaca bahsetmek istiyorum.

Sayın Prof. Dr. S. Barda, 1915 yılında (1331), İstanbul’da doğmuştur. Orta tahsilini Fransız Saint Benoit Lisesinde ve tahsilini de Galatasaray Lisesinde 1935’de tamamlamıştır. Aynı yıl açılan Siyasal Bilgiler Fakültesi (eski adıyla Mülkiye-Siyasal Bilgiler Yüksek Okulu) sınavlarını kazanmış ve 1938’de Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olmuştur. Aynı yıl Avrupa sınavını kazanarak Maliye Bakanlığı hesabına Fransa’ya (Paris’e) doktora yapmaya gönderilmiştir.

1939 yılı yaz tatilinde Türkiye’ye gelmiş, ancak yılın Eylül ayında İkinci Dünya Savaşı çıkınca, yurtta kalmak zorunluluğu doğmuştur. 1940 baharında tahsilini tamamlamak üzere tekrar Paris’e gönderilmiştir. 1940’da Fransa’nın Almanlar tarafından işgali ve Paris’ten herkesin güneye doğru kaçması sonucunda, kendisi de Paris’i terk etmiş ve 1940 sonbaharında tekrar Türkiye’ye dönmüştür.

1940-1943 arasında yedek subay olarak askerlik görevini yerine getirmiş ve 1943 yılında terhis olduktan sonra, Fransa’da yarım kalan doktorasını tamamlamak üzere bu kez İsviçre’nin Cenevre Üniversitesine gönderilmiştir. 1948 yılında Cenevre’de doktorasını başarı ile tamamlayıp doktora tezini bastırarak yurda dönmüştür.

1948 sonbaharında, Maliye Bakanlığından resmen müsaade alarak, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesine naklen gelmiş ve Umumi İktisat ve İktisat Teorisi Kürsüsüne Dr. Asistan olarak girmiş ve kendisine gerçekten çok bağlı olduğu eski hocası Sayın Prof. Hazım Atıf Kuyucak’ın yanında çalışmalarını sürdürmüştür.

Bu arada, 1950-1952 yılları arasında, iki yıl süre ile, İstanbul Sanayi Odasında iktisat müşavirliğinde de çalışmıştır.

Ayrıca, 1952-1962 yılları arasında, ek görevle, Çalışma Bakanlığına bağlı “Yakın ve Ortadoğu Çalışma Enstitüsü’nde devamlı hoca olarak bilimsel çalışmalar yapmış ve aynı Kurumda fasılalarla ek dersler vermiştir. İstanbul ve diğer illerimizde tertiplenen seminer ve konferanslara katılmış, Enstitü dergisinde değişik iktisadi ve sosyal konularda yayınlar yapmıştır. Bu çalışmalarla birlikte, Fakültemizdeki lisans ve lisans üstü seminer ve doktora derslerini de aksatmadan yürütmüştür.

1953-1969 yılları arasında, Milli Güvenlik ve Harp Akademileri’nde değişik ekonomik konular ve harp ekonomisi konusu üzerinde, dersler ve konferanslar vermiş ve ders notları hazırlamıştır.

1956’da Fakülte kontenjanından bir yıl süre ile İngiltere’ye gönderilmiştir. Orada ikinci yabancı dili olan İngilizceyi, ciddi ve yoğun bir çalışma ile kuvvetlendirerek, resmi bir devlet okulunda lisan diploması almıştır. Ayrıca, Londra İktisat Okulunda (LSE) çalışmalarını sürdürmüş ve Ulaştırma Ekonomisi kitabını hazırlamıştır.

1957’de Türkiye’ye dönmüş ve Ulaştırma Ekonomisi kitabını yayınlamış, ayrıca okuttuğu Dış Ticaret Teorisi teksirlerini, o dönemde kürsüde Asistanı Dr. Erdoğan Alkin’le birlikte düzenleyerek ders kitabı haline getirmiştir.

1959 yılında Rockefeller’den “Fellowship” bursu alarak ABD’de altı ay Baston – Harward, altı ay Chicago Üniversitelerinde araştırmalar yapmıştır. Harward’da Prof. G. Haberler ve Chicago’da Prof. M. Fridman ile çok yakın ilişkileri olmuştur. 1960 yılında yurda döndüğünde teklif alarak bir yıl Boğaziçi Üniversitesinde “Dış Ticaret Teorisi” derslerini vermiştir.

1961’de profesörlük formalitelerini geçirerek, Fakülteye eylemli profesör olarak atanmıştır. Bu arada, 1964’te NATO Bursunu alarak 5 ay Fransa (Paris), Belçika (Bruxselle) ve İngiltere (Londra) gitmiş NATO ve AET ülkeleri ile ilgili araştırmalar yapmıştır.

1967-1978 yılları arasında, ek görev alarak, Şişli İktisadi ve Ticari İlimler Özel Yüksek Okulunda iktisat konusu kapsamı içinde değişik dersler vermiş ve bu okullarda bastırılan Para ve Kredi, Milletlerarası Ekonomik Münasebetler ve Müesseseler, İktisadi Doktrinler ve Sistemler, Makro Ekonomiye Giriş ders kitaplarını ve ayrıca Galatasaray Özel Mühendislik Yüksek Okulunda okuttuğu “İktisat” dersi kitaplarını yayınlamıştır.

1968-1982 yılları arasında, Uludağ Üniversitesi İktisadi ve Sosyal Bilimler Fakültesinde de her hafta Bursa’ya giderek dersler vermek suretiyle, bu Fakülte’nin kuruluş ve gelişmesine yardımcı olmuştur.

Nihayet, 1984 yılı şubat ayında çalışma süresini resmen tamamladığından, yaş haddi dolayısıyla emekli olmuştur. Bu tarihten beri de Fakültemizde Üniversite ile imzaladığı sözleşmelere dayanarak, sözleşmeli Profesör statüsü ile lisans ve lisans üstü eğitim programlarına katılmakta ve dersler vermektedir.

Uzun yıllar Fakültemizde hocalık yapmış, binlerce gencin yetiştirilmesinde emeği geçmiş, yayınları, bilimse faaliyetleri ve şahsiyetiyle Türk bilim hayatına büyük katkılarda bulunmuş bu değerli hocamıza emeklilik hayatında sağlık, esenlik dilerken, sayın eşi Sevgi Barda’ya da saygılarımı takdim ediyorum.

Nihayet bu mütevazi eserin hazırlanmasında, makalelerin toplanıp düzenlenmesinde emeği geçen Sayın Prof. Dr. Necati Mumcu’ya da en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

Prof. Dr. Nusret Ekin

1980 – 1985 yıllarında Fakültemiz Dekanı

Haziran 1985

SÜLEYMAN BARDA “MÜNAKALE EKONOMİSİ”

Süleyman Barda hocamız, engin bilgi birikimi, zengin ve kuvvetli alt yapısı, ufuk açıcı geniş dünya görüşü ve her daim tecrübelerini neşeli, samimi, sempatik tavırlarıyla, içten ve cömertçe biz öğrencileri ile paylaşmasıyla üzerimizde derin izler bırakmış en kıdemli hocalarımızdandı.

Asistanlığımın ilk yıllarında yaş haddinden emekli olması nedeniyle kendileriyle ilgili anılarım daha çok öğrencilik yıllarımla sınırlıdır. Bu nedenle, kıdemli hocalarımızın Süleyman Barda hocamızla ilgili anıları ve anlatacakları çok daha zengin ve renkli olacaktır.

Hocamızla ilk karşılaşmamız, fakültenin üçüncü yılında aldığımız Ulaştırma Ekonomisi (eski ismi ile, ki bu isim bizim çok ilgimizi çeker, ilginç gelirdi; münakale ekonomisi) dersi ile olmuştur.

Güler yüzü, engin bilgi ve tecrübesiyle hocamız kısa sürede hepimizi derinden etkilemişti.

Bütüncül bakış açısıyla, verdiği dersin bütün ekonomik faaliyetlerle bağlantılarını, ilişkilerini, yaptığı analitik analizlerle bir kuyumcu hassasiyetiyle sunumu bizlere geniş perspektifli farklı bakış açıları kazandırmıştır. Teknolojik gelişmelerle birlikte ulaşım ve iletişimin önemini ve etkilerini ilerleyen yıllarda daha iyi kavramıştık.

İşin üzücü tarafı, ulusal ve uluslararası ekonomik alanda bu kadar önemli olduğu halde, hocamızdan aldığımız ve bize çok sağlam bir altyapı sağlayan bu dersin gerekli ilgiyi günümüzde yeteri kadar görememesi, müfredatlarda hak ettiği yeri alamamasıdır.

Hocamız 1913 doğumlu olduğu için ülkemizin ve dünyanın zor zamanlarının içinden geçmiş, yaşamış ve etkilerini görmüştür. İkinci Dünya Savaşında Paris’in işgali ile doktorasını nasıl yarıda bırakıp yurda döndüğünü, ancak savaş bittikten sonra tamamlayabildiğini ve daha birçok tecrübe, görgü ve bilgisini bizimle cömertçe paylaşmıştır.

Altın değerindeki nasihatleri hayata hazırlanmamızda çok büyük katkılar sağlamıştır.

Uluslararası iktisadi ilişkiler, Altın, ödeme sistemleri, faktör hareketleri konularında hocamızdan çok değerli bilgiler aldık. Özellikle altın konusunda ki yetkinliği de bu konu hakkında yazmış olduğu kitapta görülmektedir.

Hocamız çok renkli bir kişiliğe sahipti. Tam bir gönül dostu idi. Genç yaşlı ayırımı yapmadan, şeker düzeyinin yerinde olması şartı ile, herkes ile sıcak ilişkiler kurabilirdi. Hocamızın ağır bir diyabet rahatsızlığı vardı ve bu nedenle zaman zaman sorunlar yaşıyordu. Şekere bağlı olarak, derste bazen kızdığı vakit en büyük korkumuz dişlerinin ağzından fırlaması endişesi idi. Bu nedenle amfide ilk iki sıra genellikle boş bırakılırdı.

Yaşım ilerledikçe, ağzımdaki takma dişime dilimin her dokunuşunda hocamızı daha iyi anlar hale gelmeye başladım.

Bir defasında, sanıyorum fakültemizin dekanlık seçimlerinden birine, yakın görüştüğü bazı hocalarımızın yüreklendirmesiyle adaylığını koymuş, çok az sayıda oy çıkmasına rağmen, çıkan oy sayısından çok daha fazla arkadaşının oylarını kendisine verdiklerini söylemeleri hocamızı çok üzmüştü. Yine de kimseye kırılmadan, gülerek, harika şakalarıyla bu konunun üzerinde fazla durmamıştı.

Son olarak hatırladığım bir konu da tam emeklilik öncesinde, arabasıyla eve giderken, yine şekerinin yükselmesi nedeniyle, farkında olmadan, biri de polis arabası olmak üzere, aklımda kaldığı kadarıyla, yedi arabaya çarparak eve ulaşabilmesi, kapıya dayanan mağdurların gönlünü aldıktan sonra bir daha da araba kullanmamasıdır.

1984 yılında emekli olan ve 2000 yılında vefat eden hocamızdan çok şey öğrendik. Sadece ilim değil aynı zamanda irfan sahibi olan, böyle asil, zarif hocalarımızın elinde yetiştiğimiz için kendi kuşağımı çok şanslı görüyorum.

Hepsini saygı, minnet ve özlemle anıyoruz.

Prof. Dr. A. Kadir Mercül

Prof. Dr. Süleyman Barda Hocam

Süleyman Barda Hocamı 1967-1968 ders yılında Fakültemizin ikinci sınıf öğrencisi olduğumda tanımak bahtiyarlığına erdim. O yıllarda bölüm sistemi olmadığı için, henüz birkaç yıldır uygulanan merkezi sistem sınavını kazananlar Fakültenin öğrencisi olurlardı. Tek ve çift numaralı olarak iki gruba bölünen öğrenciler ilk iki yıl aynı dersleri farklı hocalardan alırlardı. İkinci sınıf iktisat dersi grup dersiydi. Makro-Mikro-Tarım-Ulaştırma-Sanayi İktisadından oluşan grubun Ulaştırma (Münakalat) İktisadı dersini Süleyman Barda’dan aldık.

Üçüncü sınıfa başlayınca Esnaf Hastanesinin yanındaki rölyefli Yeni Binadan, Merkez Binaya geçtik. Üçüncü sınıfta mecburi İktisat disiplininin yanı sıra iki disiplin daha seçilirdi. (İşletme-Maliye-Sosyal Siyaset-Siyaset Bilimi-İstatistik) Bu sınıfın İktisat dersiydi. Para Teorisi/Politikası ve Dış Ticaret (Uluslararası İktisat). Çift numaralı öğrenci olduğum için Para Dersini Mükerrem Hiç Hocadan, Dış Ticaret dersini Süleyman Barda Hocadan aldım. Tek numaralı öğrenciler ise Para dersini Feridun Ergin, Dış Ticaret dersini Gülten Kazgan’dan alırlardı. İktisat Dersinden bütün öğrenciler sorumlu olduğu için ders Merkez Bina iki numaralı amfide yapılırdı (şimdilerde bir numaralı Ord. Prof. Dr. Celal Sarc Amfisi).

Barda Hocamız dersini büyük bir heyecan, aşk ve şevkle anlatır, adeta kendinden geçerdi. Bu telaş içinde ağzından zerrecikler püskürür, devamlı ve düzenli öğrenciler de tedbirini alır ve ön sıralar hilal şeklini alır, menzil dışına çıkılırdı. Derse bir hayli geciken ve sükuneti bozan öğrencilere çıkışır, onlar da bu amfinin üst kapısından kaçışırlardı.

Fakültemizden1970 yılında mezun oldum, 1971 yılı aralık ayında Sabri F. Ülgener Hoca’nın başkanı olduğu İktisat Kürsüsüne asistan oldum. YÖK öncesinde Fakültemizde üç İktisat Kürsüsü vardı.

i. Umumi İktisat ve İktisat Teorisi Kürsüsü

Feridun Ergin, Süleyman Barda, Mükerrem Hiç, Akın İlkin ve benim kuşağım asistanları

ii. Umumi İktisat ve Maliye Teorisi Kürsüsü

Sabri F. Ülgener, Ahmet Kılıçbay, Gülten Kazgan, Nuri Karacan, Nurhayat Şireli, Erol Manisalı (benim de asistan olduğum Kürsü)

iii. İktisadi Doktrinler Kürsüsü

Sencer Divitçioğlu, İdris Küçükömer, Necati Mumcu ve asistanlar.

Hocalarımız fakültemizde olduklarında, derslerinden fırsat bulduklarında, kütüphanemize ve Esnaf Hastanesine bakan kör odaya uğrarlar, günlük olaylar konuşulur, haberleşilir ve sohbet edilirdi. “İkbal Kıraathanesi” denilen bu oda biz yine asistanlar için adeta doktora dersi hüviyetindeydi. Orada nezaket, zarafet, hoşgörü ve edep tahlil edilirdi. Bu mekânın yıldızları Erdoğan Alkin ve Süleyman Barda Hocalarımızdı. İsmini zikrettiğim Hocalarımızdan sadece Gülten Kazgan Hocamız hayatta, sağlık dualarımızla diğer Hocalarımızı rahmet ve şükranla yâd ediyoruz. Bizim kuşağımızın hocaları ve halen muvazzaf olan Hoca arkadaşlarımız hayrül halef olabilmek için gayret sarf ediyoruz. Gelenekler ve vefalı olmak, üniversitelerin olması gereken özelliklerinin en başlarındadır.

Süleyman Barda Hocama ilgim, Cahit Sıtkı Tarancı’ya olan sevgim ve hayranlığımla da ilişkilidir. Her ikisi de Galatasaray Liseli ve Mekteb-i Mülkiyelidir. Kepçe kulaklı şairim Taranı (1910-1956) daha kıdemli olup Liseden 1931 mezunu, Barda Hoca (1915-2000) 1935 mezunudur. Tarancı Mülkiyeye 1931’de kaydolmuş 1935’de mezun olamadan ayrılıp, Sultanahmet Yüksek Ticaret Mektebi’ne geçmiştir. Barda Hoca 1935’de girdiği Mülkiye Mektebinden 1938 yılında mezun olmuştur. Bu durumda 1935 yılında aynı mektebin çatısı altında olmuşlardır. O yıllarda Mülkiye Mektebi İstanbul’dadır. Beşiktaş’tan Barbaros Bulvarı’na çıkarken, Yıldız Sarayı, Camii ve Saat Kulesi’ne sapıldığında soldaki bina Sarayın “Yaveran Dairesi”, Mülkiye’ye tahsis edilmiştir. Çocukluğum Beşiktaş’ta geçtiği için biliyorum daha sonra Sağır ve Dilsizler Okulu’na tahsis edilen bu binada Barda Hocam ve Tarancı tanışık olmuşlardır. Mülkiye Mektebi 1936 yılında Ankara’ya taşınır. Tarancı Yüksek Ticaret Okulu’na Barda Hocam Ankara’ya geçer.

SBF’nin Hocalarından Prof. Dr. Cahit Talas (1917-2006) ve İ.Ü. İktisat Fakültesi hoca ve dekanlarından Prof. Dr. Lütfi Güçer ile Prof. Dr. Abdullah Türkoğlu (1915-2000) Barda Hoca’nın Mülkiye’den sınıf arkadaşlarıdır.

Süleyman Barda hocam, divan edebiyatına aşina, aruz veznini kullanabilen, şair meşrep ve çok yönlü bir Hocaydı, tıpkı diğer Hocalarımız gibi. Barda Hoca, akranı olduğu diğer Hocalar gibi Osmanlı İmparatorluğu döneminde doğmuş, çok yönlü ve kültürlü olan, iyi okullarda tahsil görmüş, seçkin ailelerin çocuklarındandı.

Hocamın bu yönlerini keşfedince, fırsat buldukça Cahit Sıtkı Tarancı odaklı, Galatasaray ve Mülkiye Mektebi yıllarını kurcalar, sohbetinden yararlanmaya çalışırdım.

Barda Hocam ders dışında da öğrencilerle bir arada olmaktan hoşlanırdı. Fakültemizin spor takımlarının müsabakalarına gider, ikramlarda bulunurdu. Futbol takımımızın Dolmabahçe Stadı’nda yaptığı maçlarda beraber amigoluk yaptığımızı dün gibi hatırlıyorum.

Hocam zaman zaman bana da takılır, “Ahmet hala bekar mısın” deyince ben de Hocam bütün güzel hanımlar, etrafınızda pervane, beni gören yok derdim. Hoca “Kerata sen benim harem-i ismetime göz mü dikiyorsun” deyip beni kovalardı.

Hocamızın yeşil renkli Volkswagen kaplumbağa arabası vardı. Şeker hastası olduğu için, bazen oraya buraya çarpar, otomobilde hafif hasarlar oluşurdu. Şehzadebaşı’nda kaporta ve boya işleri yapan Nevzat Usta’nın “araba çarpıla çarpıla bir karış kısalmış” dediği rivayet olunur.

Ne mutlu bizlere. Ülkemizin en köklü eğitim yuvasından birinde öğrenci olduk, emsalsiz Hocalardan feyz aldık, nasibimizce ilim ve irfanlarından yararlandık.

Göçenleri rahmetle anıyor, ülkemize hizmet yolunda Fakültemizin başarılarının devamını diliyorum.

Cemiyetimizin ve Vakfımızın gayretlerini, emeklerini kutluyor teşekkürlerimi sunuyorum.

Prof. Dr. Ahmet Yörük

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir