Prof. Dr. Nusret Ekin: Biz İktisatlılar – İçimizden Biri

BİZ İKTİSATLILAR: İÇİMİZDEN BİRİ
PROF. DR. NUSRET EKİN
İÜ. İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti olarak bu ay değerli hocamız, İÜ İktisat Fakültesi Dekanlarından Prof. Dr. Nusret Ekin’i anmak ve genç iktisatçılara tanıtmak amacıyla dostları ve meslektaşları olan değerli hocalarımızın anılarından oluşan yazıları ve bizi o günlere götüren güzel fotoğrafları sizlerle paylaşıyor, sevgili hocamız Prof. Dr. Nusret Ekin’i saygı ve özlemle anıyoruz.
Bu paylaşıma yazıları ve fotoğrafları ile destek veren Prof. Dr. Toker Dereli, Prof. Dr. Kenan Mortan, Prof. Dr. Ahmet Selamoğlu, Prof. Dr. Yenal Öncel’e çok teşekkür ediyoruz.
İÜ İKTİSAT FAKÜLTESİ MEZUNLARI CEMİYETİ
 
Bu yazı ile eski bölüm arkadaşım, Fakültemizin eski dekanı Prof. Dr. Nusret Ekin’i bir kez daha anmayı amaçlıyorum. Bir kez daha diyorum çünkü 2003’te kaybettiğimiz Nusret Ekin’le ilgili bazı anma yazılarını çeşitli vesilelerle daha önce yayınlamıştım (Örneğin bakınız: T. Dereli, Geçmişin Ayak İzleri, Türk Metal Sendikası yayını, Ankara 2018). Burada Nusret Ekin’in daha önceki yazılarımda değinmediğim yönlerinden bahsedeceğim.
Nusret hocayı tanıyan herkesin çok iyi bildiği bir özelliği kuşkusuz onun ince zekâsı, espri gücü ve şakacı kimliği idi.
Bir başka özelliği ise vefa duygusu ile ona bağlı dostluk güdüsüydü. Çalışma hayatında öne çıkan bir özelliği ise amaçlarına varmada daima büyük bir sabırla çabalamak iradesi idi. Vurguladığım bu son özelliğine örnek olarak onun şu çabalarını gösterebilirim. YÖK düzenlemelerinden sonra üniversitelerimizde yapılması istenen değişikliklerden biri de iktisat konusundaki tüm yükseköğretim kurumlarının ‘iktisadi ve idari bilimler fakültesi’ ismi altında örgütlenmeleri zorunluluğu idi. Oysa bizim İktisat Fakülte’miz bu öneriye karşı çıkıyor ve İktisat Fakültesi’nin bu isim altında kurulmuş olmasının kendine özgü tarihsel nedenlerden ve Atatürk’ün arzusundan doğduğunu ileri sürüyor, yani İktisat Fakültesi isminin muhafaza edilmesi gerektiğini savunuyordu. Nusret Bey bu görüşünde sonuna kadar ısrarlı oldu, çok çaba harcadı ve o yıllarda Çalışma Bakanı olan, eski öğrencimiz Sayın İmren Aykut’tan da yardım görerek bu amacını gerçekleştirmede başarılı oldu.
Başka bir örnek olarak, onun bölüm ve disiplin adı olarak geleneksel ‘Sosyal Siyaset’ başlığı yerine çağdaş gelişmelere daha uygun olduğunu düşündüğümüz ‘Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’ adını YÖK’e onaylatma çabaları verilebilir. Bu konudaki girişimde ben de Nusret hocayı destekledim. Sosyal Siyaset’ toplumda sosyal sorunların çözümü için kamu müdahalesini esas alıyor ve o tarihlerde önemi ülkemizde de bir hayli artmış bulunan sendikacılık-toplu pazarlık-kooperatifçilik gibi kendi kendine yardım mekanizmalarını arka planda tutuyordu. Kanımızca bu bakışın değişmesi gerekiyordu. Nusret beyle bu görüşü uzun süre tartışarak paylaştık. Sonuçta değişiklik İktisat Fakültesinde gerçekleşeceği için Çalışma Ekonomisi kavramını da yeni bölüm ismimize ekledik. Değişiklik tüm ‘yararlı ve sakıncalı’ yönleriyle kabul edildi ve bölüm yapılanmasına eklemlendi; ‘sosyal siyaset’ bundan böyle bölüm içinde bir anabilim ya da bilim dalı olarak okutulacaktı. Ancak bu alandaki tartışmaların sona ermediğini ve yeni gelişmelere paralel bir isim arayışının camiamızda devam ettiğini vurgulamak gerekir.
Nusret Bey’deki tükenmez sabır gücüne bir başka örneği de alanımızda bazılarımızın uzun süre yaptığı toplu pazarlık uyuşmazlıklarındaki arabuluculuk süreçleri sırasında izledik. Bilindiği gibi grev-lokavttan önce bu arabuluculuğa başvuru zorunlu fakat arabuluculuğun sonucu taraflar için bağlayıcı değildir. Zorlu bir süreç olduğundan arabulucuklar çoğunlukla anlaşmazlıkla sonuçlanıyor, fakat Nusret Bey bunu pek içine sindiremediği için her uyuşmazlıkta bir anlaşma sağlamak için sabırla, usanmadan elinden gelen her şeyi yapıyor, bilinen ve bilinmeyen her çeşit taktiğe başvuruyordu.
Bu örneklerin dışında Nusret hocanın anımsadığım ve daha önce değinmediğimiz şaka- espri – anekdotlarına ilişkin şu örnekleri verebilirim: Üniversitemizde yapılan bir toplantıda büyük salonda Sn. Süleyman Demirel konuk konuşmacıydı ve Nusret Ekin onun önünde konuşmasını yapmaktaydı. Nusret Hoca Fakültemizin dekanı seçilmekten haklı bir gurur duyuyor ve bundan her vesileyle bahsetmekten hoşlanıyordu. Konuşmasında yöneticilik konusundaki deneyimlerinden bahsediyor ve Sn. Demirel de onu ciddiyetle dinliyordu. Ancak onun şu cümlesini işitince kendisini kahkahayla gülmekten tutamadı : ‘ Yönetici seçilip çalıştığım kuruma hizmet etmeyi daima arzuladım ve bu yönde çalıştım. Örneğin anabilim başkanı, bölüm başkanı ve birkaç kez dekan seçildim. Ancak ne yazık ki rektör olamadım. Çünkü sayıca bizlerden baskın Tıp’lılar var.’
Nusret Ekin fakültemizin kuruluşunda önemi bir kurucu rol üstlenmiş olarak, Bursa’da Uludağ Üniversitesinin senatosunda ve yönetim kurulunda aktif görevler üstlenmişti. Özellikle 1980’li yıllarda bizler de hem Uludağ Üniversitesinde dersler veriyor, hem de bazen Üniversite’nin Kirazlıyayla’daki tesislerinde programlar ve seminerler düzenliyorduk. Bir gün birkaç meslektaş Uludağ’da teleferikle bir gezinti yapmayı kararlaştırdık. Ancak hava biraz rüzgarlı olduğundan görevli teleferik memuru bu geziyi yapmamıza izin vermiyor, ancak bizler ve özellikle Nusret Bey bu geziyi gerçekleştirmede ısrar ediyor, ama memur ‘Nuh diyor peygamber demiyordu.’ Son anda benim bulduğum bir yol görevlinin ikna olmasını sağladı ve söz konusu geziyi geçekleştirebildik. Şöyle ki o yıllarda TBMM senato ve temsilciler meclisi olarak ikili bir yapıdaydı. Ben tartışmalar sırasında Nusret Ekin’e ‘Sayın Bursa senatörümüz‘ diye hitap ediyordum ve Nusret hoca da gerçekten Uludağ Üniversitesi’nde senato üyesiydi. Yani benim hitap şeklim aslında doğru idi. Görevli memur bunu BMM üyesi bir senatör olarak algıladığı için gerekli izni tereddüt etmeden verdi. Neyse ki teleferik gezimiz kazasız belasız gerçekleşti ve belleklerimizde güzel bir anı olarak kaldı.
2003 yılının bir bahar günü kaybettiğimiz sevgili Nusret Hoca’ya ilişkin anı ve izlenimlerimiz anlatmakla bitmez. Burada bu vesileyle kendisine Tanrı’dan rahmet diliyor ve aziz hatırasının Fakülte’mizin ve Uludağ Üniversitesi’nin belleğinde sürekli canlı kalmasını temenni ediyorum.
 
Prof. Dr. Toker Dereli
 
NUSRET AĞABEY…
Nusret ağabey, yaşamımda önce hocam, sonrasında doktora jüri üyem, doçentlik deneme dersimde mümeyyizim ve sonrasında, önümü ilikleyerek seslendiğim ‘’Nusret ağabey ‘’im oldu.
Nusret ağabey, o ‘’r’’leri çeviremeyen konuşma diliyle, hep demokratlığı seslendirdi. Herhalde, yıllar yılı sosyal siyaset kürsüsünde yaşadığı anti-demokratik uygulamalar onda demokrasinin anlamını çok iyi sindirmesini sağlamış olmalıydı, hep buna yorarım.
İktisat Fakültesi’nin uzun dekanlığında -en uzun demiyorum, Esfender hocaya haksızlık etmeyeyim- adil yönetimiyle herkesin gönlünde taht kurdu.
Sosyal siyasetçi olarak Nusret ağabey sıkça ‘’tarafsız arabulucu‘’ olarak atanırdı. ‘’Tarafsızlığın‘’ sendikal dünyada ‘’taraf olmak‘’ olarak tanımlandığı bir ortamda, o ‘’işçi hakkı‘’ için çırpındı, bilen bilir, bu da yeterli.
Cemal Süreya ‘’Her ölüm erken ölümdür‘’ diye seslenir.
Nusret ağabey gerçekten ‘’o erken ölüm’’lerden payını aldı, bizi zamansız bırakıp gitti.
Işıklar altında ve güzellikle uyu Nusret ağabey….
 
5684 no’lu öğrencin Kenan Mortan
 
Nusret Ekin hocama…
Çok da uzun olmayan bir ömrü çekirdek ailesi, dostları ve akademi yaşamıyla dolduran bir insan. Okumayı, öğrenmeyi, neşeyi, şakalaşmayı, tatlı rekabeti, sükûneti, saygı ve sevgiyi her daim önemseyen bir insan. Modernist, yenilikçi, ilerici, yaşamın nesnel halini önemseyen inançlı bir insan. Nusret Ekin mütevazı bir ailenin öne çıkan çalışkan bir evladı ve insanlara, küçük büyük değer veren ve daha da önemlisi insanları seven bir insan. Belki, belli etmeyi istemese de mücadeleyi terk etmeyen ve dostlarına vefayı eksik etmeyen bir insan. Hayvanlar ve doğa ile barışık bir insan. 40 yıl öncesinin hatıralarından saklı kalan Cornell Üniversitesi Ithaca’nın sonbaharında kızaran yaprakların dökülüşünü hissettirecek kadar duygulu bir insan. Şiirin ve aşkın kıymetini bilen bir insan. Çevresinde deyim yerindeyse makarna gibi kaynayan çocukları sevmediğini ifade etmesine rağmen, her çocukla çocuk olan ama çalışkan ve zeki çocuklarla çokça heyecanlanan bir insan. Öğrencilerinin çalışkanlığını büyük bir şevkle teşvik eden, azla ve hatta makul olanla yetinmek istemeyen, öğrenmenin ve öğretmenin kutsallığına inanan bir insan. 90’lı yılların ilk yarısında, şimdi büyük çoğunluğunun kıymetli hocalar olduğu o zamanın sınıfında öğrencilerine soruları cevapladıkça sonu gelmeyen sınavlar yapan bir hoca. İşçi işveren ilişkilerinin ve sendikal alanın incelikli dengesinde tarafların saygınlığını kaybetmeyen, güvenirliliği yüksek, çıkar çatışmalarını nüktelerle bezediği gerçekçilikte yürütebilen usta bir arabulucu. Derinde gizli kalmış maharetleriyle, zorlu ekonomik dönemlerde toplu iş sözleşmelerinin grev öncesinde bağıtlanmasına büyük katkı sağlayan bir hoca. Çalıştığı bilim alanını gerçekten seven ve içselleştiren bir akademisyen. Ve bana, yaşamın acımazlığı içinde kaybettiklerimizi özlediğimizi ve özleyeceğimizi öğreten ilk insan.
 
Prof. Dr. Ahmet Selamoğlu
 
DEĞERLİ HOCAMIZ PROF. DR. NUSRET EKİN
Öğrencilik dönemimde derslerde özenle izlediğim Nusret hocamı, esas itibariyle İktisat Fakültesine Asistan olarak atandığım ve kendisinin de aynı yılda Doçent olarak atandığı ilk yıllarda daha yakından tanıma şansım oldu. Mensubu olmaktan gurur duyduğum İktisat Fakültesindeki akademik hayatımda, Nusret Hocanın bilim adamlığı ve eserleriyle, sevgi dolu dünyasıyla, derslerinde ve yöneticiliğindeki gösterdiği etkinlikle hepimize örnek olduğunu gördüm. Kuşkusuz öğrencilerinin, meslektaşlarının, çalışanların ve mezunların hayatında büyük bir iz bırakmış olan hocamız, akademik yönüyle işveren ve çalışma dünyası başta olmak üzere çeşitli alanlarda takdir ve güven vermiştir. 40 yıla varan çalışma dönemimizde, bu satırlara sığmayacak çok sayıda anılar birikmiştir. Bunlardan birkaç tanesini sizlerle paylaşmak isterim.
Nusret Hoca, kendisine özgü mizah anlayışı çerçevesinde espri ve hicivleriyle zengin bir kişiliğe sahipti. Ancak bunlar asla insanları kırmayan, aksine muhatabına renk katan, olayları hafife almayan ve zor durumda bırakmayan tatlı espriler ve yorumlardı. Fakültemizde Dekanlık yaptığı yıllarda odasının kapısı herkese açık, gelen öğrenci, asistan veya hocaları, çalışanları daima güler yüzle karşılayan ve onlara ikramda bulunan hocamıza dışardan biri bu kişinin hiçbir sıkıntısı yok gibi görür ve ben de öyle sanırdım. Kuşkusuz az veya çok her insanın sorunları vardır. Ancak o hiçbir zaman zorluklarıyla değil daima güler yüzüyle moral kaynağı olmuştur.
Mezunların ve cemiyetin faaliyetlerinden her zaman mutlu olmuş, bizleri de bu konuda daima teşvik etmiş ve bir bakıma ilgisiz kalınmamasını istemiştir.
Nusret hocanın Dekanlığı sırasında yönetimle ilgili herkesin fikrini alan, toplantı aşamasında karşıt önerileri kimseyi dışarda bırakmayacak şekilde çözüm üreten, bu konudaki zorlukları üstlenen bir düzeni vardı. Yaşça ve kıdemce kendisinden büyük hocalarına, görevde olsun olmasın saygısını hep göstermiştir. İktisat Fakültesi merkez binan orta katında maliye bölümünün olduğu dönemde, odamda çalışırken koridorda sesler duyunca kapıyı açıp toplantı salonunun kapısında Nusret hoca ve yanında yönetim kurulu üyeleriyle saygı duruşu halinde olduklarını gördüm. Yanlarına gittiğimde, hoca sınıf kapılarına ve diğer odalara emekli olmuş veya vefat etmiş hocaların isim levhalarını yerleştirmiş, maliye bölümünün toplantı salon kapısına da Fakültenin kuruluşu aşamasında ders veren bir hocanın plakasını takmış ve saygı duruşunda bulunuyorlardı. Hoca bu saygısını ve vefa duygusunu hiç kaybetmemiş ve örnek olmuştur.
Bir gün Bostancı’daki deniz otobüsü iskelesinde Türkan hoca ve o tarihte 7 yaşında olan kızımla beklerken, Nusret Hocaya rastladık. O da Ataköy tarafından gelen misafirlerini bekliyormuş. Deniz otobüsü iskelesinden yolcular ve dolayısıyla hocanın misafirleri çıkarken, hoca birden kayboldu ve biraz sonra elinde orada bir satıcıdan aldığı küçük şık bir akik taşı kızıma uğur getirmesi için hediye etti . Bu davranışından bizim kadar orada bekleyen misafirleri de çok etkilendi.
Sevgimiz ve saygımız sizinle değerli hocam, Işıklar içinde olun.
 
Prof. Dr. S. Yenal Öncel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir