BİZ İKTİSATLILAR: İÇİMİZDEN BİRİ PROF. DR. TÜRKEL MİNİBAŞ
Camiamızın sevilen hocalarından, değerli akademisyen Prof. Dr. Türkel Minibaş’ın aramızdan erken ayrılışı hepimizi derinden etkilemişti ve eksikliğini bugün de aynı kuvvetle hissediyoruz. Biz, hocamızı tanıdığımız ve öğrencisi olduğumuz için kendimizi çok şanslı buluyoruz.
Prof. Dr. Türkel Minibaş’ı özlem ve sevgi ile anıyor, paylaşımımıza yazıları ve fotoğrafları ile destek veren Doç. Dr. Özge Gökdemir, Prof. Dr. Burak Atamtürk, Prof. Dr. Zahide Ayyıldız Onaran, Öğr. Gör. Bengü Usal Ülken, Dr. Öğr. Üye. Aylin Altınay ve Doç. Dr. Emine Tahsin’e çok teşekkür ediyoruz.
İ.Ü. İKTİSAT FAKÜLTESİ MEZUNLARI CEMİYETİ
Türkel Hocam’a
Bilindiği üzere, akademisyenlik ve kadınlık kimlikleri ağır ve çelişen sorumluluklar taşıyan kadın akademisyenler için birçok zorlukla dolu olabiliyor. Bu zorluklar özellikle erkek öğretim elemanlarının yoğun olduğu ortamlarda daha da fazla görülüyor. İstanbul Üniversitesi’ne ilk girdiğimde ve Türkel Hocayı ilk gördüğümde, tüm bu zorlukları başaran ne kadar güzel bir kadın olduğunu düşünmüştüm. Çok fazla erkek profesörün olduğu bir fakültede, Türkel Hoca kadınlığından hiçbir şey kaybetmeyen dik duruşu ile beni oldukça etkilemişti. Her şeyiyle farklıydı; elbiseleri, fularları, takıları ve ojeleri… Mavi gözleri o kadar parlaktı ki bazen kendinizi karanlıkta hissettiğinizde adeta ışık olsun diye ona bakmanız yeterliydi, sizi kendinize getirirdi pür neşesi ve bitmeyen sevgisiyle. Erkek egemen dünyaya başkaldırısı aslında sadece yazdıklarıyla değil, tüm hayatı boyunca yaşadıklarıyla da bize çok net gösteriyordu her şeyi başarabileceğimizi. Türkel Hocayı yitirmek bizim için oldukça zor oldu. Her geçen sene kendisini daha iyi anladığımı düşündüğüm hocamın yapmış olduğu her şey her gün karşıma çıkıyor. Bugün dobra dobra sözünü söyleyen insanlar belki de pek sevilmezler ama Türkel Minibaş bunu başarmış ve yine çok sevilmiş bir kadındı. Biz bugün Türkel Hocayı sadece literatüre kattıklarıyla değil, dürüstlüğüyle, hayat dolu gülüşüyle ve bitmek tükenmek bilmeyen sevgisiyle hatırlıyoruz. Onu diğerlerinden farklı tutan ise bugün bile farklı siyasi duruşlarıyla bir araya gelmesi mümkün olmayan insanların cenazesinde aynı acıyla bir araya gelip ağlamasıydı. Ruhu her daim benimle ve iktisat koridorlarında olacaktır. İyi ki bu hayata gelmişsiniz Türkel Hocam ve iyi ki benim hayatıma dokunmuşsunuz. Sevgi ve özlemle hatıranız önünde saygıyla eğiliyorum.
Doç. Dr. Özge Gökdemir
TÜRKEL
Akademiya içindeki akademikleri tanımlayan dış bir göz, bu insan türünü genellikle teoriler dünyasına esir düşmüş, gerçek hayattan kopuk, zihinsel ve fiziksel olarak biraz dağınık kişiler olarak resmeder. Bu tanımlanan figüre sokaktaki insan saygı gösterse de aslında kendinden oldukça uzak bulur. Kendi değerlerine, yaşam tarzına ve felsefesine yakın bulamamaktır bu uzaklık. Ama az da olsa bazı akademikler, teoriler dünyasının insana getirilerini de yanına alarak sokakla haşır neşir olmayı seçerler. Bu yolu yürüyenler bilerek veya bilmeyerek aslında mesleklerine de büyük katkı sağlarlar. Bu hocalar kendi öğrenciliklerini hiç unutmadıkları için, öğrencileri tarafından çok sevilir örneğin, zaman zaman sokağın dilini de kullandıkları dersleri bir şölen havasında geçer, akademik unvan ve yetkilerinin getireceği narsist tuzaklardan (akademiklerin birçoğu ne yazık ki bu tuzağa düşer) uzak durular. Kitapların ağırbaşlılığı ile sokağın hınzır yaramazlığını bir potada ustaca karar bu hocalar. Türkel çok nadir olan bu akademiklerdendi. 68 kuşağının geleneğini benimsiyor ve sürdürmek istiyordu. Belki biraz da bu geleneğin etkisi ile olsa gerek, iktisat içinde çalışma konuları olarak az gelişmişlik, kalkınma vb. alanlara odaklanmıştı. Her sosyal bilimcinin sorması gereken o ilk soru olan “Neden bazı ülkeler az gelişmiştir?” sorusunun peşinden gidiyordu. Haksızlıklara tahammülü olamayan deli dolu, sabırsız bir çocuk tarafı vardı onun. Kadın sorunları başta olmak üzere tüm gelişmişlik sorunları belki de bu haksızlıklara bir tepki olarak yaşamının en temel uğraşı olmuştu.
Martıları çok sever, bazı özel yazılarını altına imza olarak martı figürü çizerek bitirirdi. “Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin” tanımlaması aslında Türkel’in onlara sevgisinin nedenini anlatıyordu. Martıların hem gururlu asaletini, hem özgürlüğünü hem de kavgacı ruhlarını kendine yakın buluyordu.
Ders veriyor, gazetedeki köşesinde yazılar yazıyor, konferans ve panellere yetişmeye çalışıyordu.
Çoğu insana çok yorucu gelebilecek bu yaşamda ise Türkel’in huzuru ve sakinliği bulduğu yer ise Cunda idi. Her martının sonunda dinlenmek için bir liman ya da bir gemi direği araması gibi…
Oraya da bir gün bir daha dönmemek üzere gitti.
O’nu sevgi ve özlemle anıyorum.
Prof. Dr. Burak Atamtürk
Yaşamımızın Orkestrası Türkel Minibaş Hoca
Tercihlerimiz, yollarımızın; kimlerle, hangi olaylarla nasıl kesişmesi gerekiyorsa, onlara doğru giden adımların, harcanan emeklerin ve eylemlerin tümüdür.. Kader olarak tanımlanan,belki yollarınıza yerleştirilmiş, emek harcamaktan vazgeçmediğinizde kazanacağınız, servet değerindeki insanlar, eğitimler, sınavlar ve aydınlıktan oluşmaktadır.
Türkel Minibaş hoca; tercihlerinizin ona doğru çıkan yolunuzda, çok sesli, mükemmel, uyum içinde performans gösteren bir orkestra gibiydi. Çünkü farklı birçok alanı, aynen orkestradaki değişik enstrümanların birlikte oluşturduğu, muhteşem ses, lezzet ve kombinasyonuna dönüşebilmesinin en iyi akademisyen, kadın kısaca insan örneğiydi. İktisat teorilerinin tam tersine, marjinal faydası daima artarak devam eden, dostluk, arkadaşlık, hocalık, sevgi, dersler, paylaşım bütünüydü. Size kalan sadece kendisini daha çok yaşayabilme şansı,olanağı yaratmaktı. Kimseye uzak davranmaz, konuşmasına, hatta başkaları hakkında konuşmasına bile şans verirdi. Ama kendisinin süzgeci, öngörüsü, farkındalığı daima çalışır, gözlem ve analizini yapardı. En son aşamada kime ne tanımladığını umulmayacak bir şekilde gösterirdi. Buradan beslenmeye çalışanların, gerçekte hiçbir zaman kazanmadıklarını, eğer muhatap siz iseniz, mükemmel tarzıyla ve tercihiyle haklılığınızı gösterirdi. “Zahide aceleci davranma, unutma insanlar, karşısındakini ikna ettiklerini zannettikleri anda, aslında sana da yapabileceklerini gösterirler. Farkına ve yerine daima güvenmelisin ”derdi. Her hareketi, cümlesi öğretiler bereketine sahipti. Türkel hocayı anlat dediklerinde, cümlelerin, sayfaların yetmeyeceğini en az benim kadar herkes bilir. Çünkü o bazen bir şiir, bir şarkı, bir kadın, bir çocuk, bir takı, bir mum, çok çocuklu koruyucu, sosyal sorumluluğun başı, açık kapı doğum günü-yılbaşı partilerinin hediye veren sahibi, hakların savunucusu ve geleceğin en büyük tahmincisiydi.
Okumaktan sıkılmanızın mümkün olmadığı, her seferinde, bir başka bölümüne başvurmanız gereken kitap gibiydi. Anlatılmaz yaşanır. Işık saçan, en son ana kadar ışığının parlaklığının bitmesine izin vermeyen, geleceğe giden tünellerimizin, sonsuz aydınlatma gücü olan feneriydi. En iyi olduğu konuda bile ders çalışmaktan, ders almaktan, yorulmaktan çekinmeyendi. Hayatındaki herkese yorulmamayı, dersini anlaşılır, dolu ve hazırlıklı anlatmayı örnek olarak öğretti.
Bu yaşama attığı silinmez imzası, hayatına dokunduğu herkes tarafından, bollukla aktardığı öğretiyle, mumları, takıları, Çağdaş Yaşamdaki Çocukları, İstanbul İktisatındaki köşesi, bizler ve Cunda’sıyla yenilenerek ışığı artarak sürdürüyor, sürecek.
Prof. Dr. Zahide Ayyıldız Onaran
İ.Ü. İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti Mart 2023 Etkinlik Programının anma bölümünün ‘Biz İktisatlılar, İçimizden Biri: Prof. Dr. Türkel Minibaş’a ayrıldığını çok kıymetli Dr. Öğr. Üyesi Aylin Altınay’dan öğrendim. Türkel hocam için birkaç cümle yazmamı rica etti. Nereden ve nasıl başlayacağımı bilemeden geçtim bilgisayarın karşısına. Paylaştığımız öyle çok anı söyleyecek o kadar çok şey var ki…
İktisat Fakültesi’nin gülen yüzü, öğrencilerinin sevgilisi, neşeli, hayat dolu, iyi bir sivil toplumcu, hayatı gibi Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin çalışmaları için de yoğun bir mücadele vermiş gerçek bir Cumhuriyet kadınıydı Türkel hocam. Can dostum Hakan Ongan sayesinde tanışmıştım kendisiyle. Yüksek lisans tez danışmanlığımı yürütmüştü. Danışman-öğrenci ilişkisi olmamıştı bizimkisi. Bazen abla-kardeş, bazen anne-kız çoğu zaman iki iyi dost gibiydik. Her ölüm erkendir ama Türkel hocam gerçekten çok erken ayrıldı aramızdan. Gittiğinden beri bir yanım eksik… Hele doğum günü olan 14 Aralıklar çok zor geçiyor. Çünkü doğum günlerini çok önemserdi ve biz her doğum gününde elimizde pastamızla kapısını çalardık. Bekliyor olurdu bizleri ama şaşırmış gibi yapardı. Evinin ve gönlünün kapısı tüm sevdiklerine her zaman açıktı.
Aziz hatırası önünde sevgiyle, özlemle, minnetle eğiliyorum.
Öğr. Gör. Bengü Usal Ülken
Cemiyet olarak Mart ayında “İçimizden Biri” kim olsun diye düşündük ve tabii ki aklımıza Türkel Hoca geldi. Çünkü mart ayı 8 Mart demekti, çünkü mart ayı 27 Mart demekti ve çünkü mart ayı baharın başlangıcı demekti; Türkel Hoca bunların hepsiydi… 8 Mart’ta anılmaya yakışır bir kadındı Türkel Hoca. Hem akademik yönüyle hem ÇYDD’de aldığı görevler ve önderlik ettiği kız çocuklarıyla, hem de kendi hayatındaki özgür, bağımsız ve yüksek sesli duruşuyla hayranlık uyandıran bir kadındı o.
27 Mart’tı Türkel Hoca çünkü küçükken Muhsin Ertuğrul ile tanışmış ve çocuk oyuncu olarak çıktığı sahnelerdeki profesyonel hayatı belki uzun sürmemiş ancak İktisat Fakültesi’nde kurulurken danışmanlık yaptığı İktisat Sahnesi’ne vefatından sonra adı verilecek kadar çok emek vermişti. Danışman hocamız olmasından gurur duymamızın yanı sıra bizi her tanışma toplantısında enerjik, nüktedan ve dönemin siyasi atmosferinde hem kulübümüzü koruyan hem de biz öğrencilerine kol kanat geren tavrıyla kendine hayran bırakırdı. Ve tabii ki bahardı Türkel Hoca. Her bahar âşık olur muydu bilmem ama eminim her bahar kendisine âşık olunurdu. Çünkü o hep en renkli, hep en çiçekli, her an kıpır kıpır, herkesi kucaklayan ve herkesin hayatına dokunmanın ötesinde dokunduğu hayatlarda fark yaratan çok özel bir ruhtu. Ne şanslıyım ki onu tanıdım, sevgisini tattım. Her zaman özlemle…
Dr. Öğr. Üye. Aylin Altınay
İçimizden biri Türkel hoca
1990’ların başında üniversiteye başladığım ilk haftada, yanlışlıkla dersine girmiştim, grupları karıştırıp. “Olaylı “ bir akademik yıl açılışına tanıklık etmiştik. Derste buna dair fikirlerini, “zor günlerden geçeceğiz, temkinli olmalıyız“ diyerek paylaşmıştı, Türkel hoca.. Duruşu, yüz ifadesi ile güven vermişti. Ders sonunda, farklı biri galiba hoca diye geçirmiştim içimden.. … İlk öyle kesiştik…
Arada yazdıkları bir şekilde karşıma çıktı, hocayı takip ettim, okudum. Bir gece Taksim’de yürürken, arkamdan yüksek sesle konuşan ve kahkaha atan bir kadın. Sözünü esirgemeden konuşuyor. Arkama, döndüm baktım… Aa bizim hocalardan, Türkel hoca… 20’li yaşlardayım… Harbi kadın dedim içimden… İşte bu!
Yıllardan sonra, asistanlarından biri olacağımı ve daha da ötesi, evinde kaldığımın ertesi sabahında bana kahvaltı hazırlayacak kadar yakın olacağımızı, aklımın ucundan bile geçirmemiştim. Türkel hoca ile ilişkinin, mesai yürütmenin böyle bir boyutu da olduğunu onu yakından tanıyan herkes bilir. Ancak Türkel hoca size bunu o şekilde yaşatır ki, herkes aslında bu anların kendisine özel olduğunu düşünür.
“Çağ Atlama Serüveni”, Türkel hocayı anlamak için bir başlangıç eseridir. Aslında orada sorgulanmayanları ortaya koymak ve bunu çarpıcı örneklerle vurgulamak ister. Nitekim Cumhuriyet gazetesindeki köşesinin “Göz Ucuyla” adını taşıması da bunun bir parçasıdır. Türkiye’nin çağdaş bir aydınıdır. Derdi de budur, çağdaş olmak, çağdaş bir toplumda yaşamak… Türkiye ekonomisi hakkında çok şey öğretir, iktisadi tercihlerin arkasında yatan nedenleri, güçlü öngörüleri ile destekleyerek tartışır, aktarır…
Kıvrak bir zekâya sahip olduğundan ve yaşamın içinden, içimizden biri olarak çıkageldiğinden, iktisadı toplumsallaştırma konusunda başarılı olan yegâne kişilerden biridir. Teorilerin penceresinden bakmaz aslında, yaşamdan, pratik deneyimlerden başlar sorgulamaya, teorileri tanımlamaya… O yüzden karmaşık iktisadi olayları sade bir şekilde, somut örneklerle açıklama konusunda bir ustadır. Derslerde verdiği örneklerle, kapsadığı ve ulaştığı alanların, öğrencilerin yaşamını şekillendiren kalıcı etkiler bıraktığını, ayrıntılı olarak yazmaya gerek yok. Genel olarak iyi bir hitap olduğundan herhangi bir konuşmasını dinledikten sonra, dinleyecilerin mutlaka yüksek bir motivasyon ile toplantıdan ayrılacakları şüphe götürmez.
Elinde bir romanla çıkagelir, birgün. Kadınların mücadelesini anlatan romanları paylaşmanın zevki başkadır. Çünkü orda romanları tartışırken hayat dersi, deneyimler akar gider.. Kira Kiralina, Tante Rosa…
“Hocam Cağoloğlu’na kitap almaya gidiyorum”, diye odasından çıkarsam , elime para tutuşturur “Bana da aldıklarından al.. Belki kalkınma dersinde kullanırız”der…
Aramızdaki çeşitli eşya- obje bölüşümleri kitapla da sınırlı kalmaz. Bir ara, renkli muz çorap modası çıkmıştı. İkimiz de renkli giyinmeyi seviyoruz, hatta Nurten Teyze’ye (annesine) söylemiş. Benim asistanım da renkli çorap giymeyi seviyor diye sevinmiş.. Mor, yeşil .. Fatih Çarşamba pazarından çorap aramışlar birlikte.. ….
Ta Çin’den, bölümdeki tüm asistanlara, dostlarına, “terracotta çin askerleri” bibloları taşıyarak, armağan etmişti, hoca. Bir de bunun üstüne Çin toplumuna yönelik gözlemlerini aktarmıştı bizlere.. Kalkınmaya dair dersler şeklinde..
Akademik başlıklar ile ilgili olumlu bir gelişme olduğunda; başarılı bir juri sınavı , kabul görmüş bir makale…Onun sevincini paylaşma biçimine tanıklık etmenin mutluluğu ise başkadır. Samimi olmanın ötesinde, öyle bir kıvrar, tutardı ki sizi, o samimiyetin enerjisini iliklerinize kadar hissederdiniz.
Elinde bir ajanda.. Bugün burda şu toplantı var, bugün burda bu başlıkta bir seminer var, bu konuya hazırlanmalıyım…Film festivali başladı… Ne zaman dinleniyordu, bilemiyorum.
Türkel hoca, benim akademik annemdi. O gidince böyle hissettim.
Bilim insanı olarak tutkuları olan, bunun için çabalayan biri idi.
2023 yılında Türkiye’de yaşasaydı ne olurdu, doğrusu bunları çok düşünmemeye çalıştım. Zamanla yazdığı her satırı, yaptığı her konuşmayı niye yaptığını bunların nereye denk düştüğünü daha iyi anladım. Beni nerede “gözlerini açarak” uyaracağını, nerede benim kolumu sıkıca tutup cesaretlendireceğini düşündüm.
İktisat Fakültesi’nin erkek egemen dünyasında bir başkaldırıyı temsil eden yegane kimliklerden biri idi Türkel hoca.. Bu açıdan bize çok önemli bir alan açtı.. Kendisinin akademik yaşamın zorluklarına ve bazen de rekabetçi koşullarına karşı deneyimleri ve öğütleri kulağımıza küpe olmaya devam ediyor. Hiç yanılmamışsın Türkel!
“Kavgası” olan bir hoca idi Türkel hoca ve bana birgün dediği gibi, “Emine! kaybedecek neyimiz var ki”. Bu dünyada kaybedeceklerimiz ile kazanacaklarımızın ne olabileceği konusunda bir yığın deneyim biriktirdik hoca ile.. Ve yine birgün bana söylediği gibi, “hepimizin bir kavgası var, onun için mücadele ediyoruz hepimiz, sen de kendi yolunu çizeceksin, bazı konularda ise sana yardımcı olamam, bazı şeylerin yanıtını sen bulacaksın”..
İşte böyle, koca yürekli bir kadındı o .. O koca yüreği ile iktisada, bizlerin yaşamlarına nüfuz etti, dokundu. Ve şimdi içimizden biri olarak devam ediyoruz…
Doç. Dr. Emine Tahsin