Prof. Dr. Esat Çam – Biz iktisatlılar: İçimizden Biri

BİZ İKTİSATLILAR: İÇİMİZDEN BİRİ
PROF. DR. ESAT ÇAM
Sevgili İktisatlılar;
Bu ay, paylaşımımıza konuk olan sevgili hocamız; İÜ İktisat Fakültesi Dekanlarından ve Siyaset Bilimi Kürsüsü’nün kurucusu Prof. Dr. Esat Çam. Amacımız, her zaman olduğu gibi hocamızı meslektaşlarının gözünden farklı yönleriyle öğrencilerine ve genç iktisatçılara tanıtmak.
Değerli hocamız Prof. Dr. Esat Çam’ı saygı ve özlemle anıyor; paylaşımımıza yazıları ve fotoğrafları ile destek veren Prof. Dr. Faruk Sönmezoğlu, Dr. Cengiz Arın ve Dr. Ufuk Uras’a çok teşekkür ediyoruz.
 
İÜ İKTİSAT FAKÜLTESİ MEZUNLARI CEMİYETİ
 
Değerli Dostlar,
1969-1970 döneminde öğrenci olarak Fakülte’ye girdiğim yıllarda, o sıralardaki adlandırma ile “Siyaset İlmi Kürsüsü”nün Başkanı olan Prof. Dr. Esat Çam ile pek fazla bir temasım olmamıştı. Kendisi sanırım 1970-1971 döneminde 3. sömestrede “Devlet Sistemleri” dersimizin hocasıydı. Esat Hoca ile “Kürsü Başkanı” ve bir Hoca, bir idareci olarak tanışmam ise 1976 yılında Siyaset İlmi Kürsüsü’ne asistan olarak girmemin ardından gerçekleşmiştir. Aslında o sıralarda Esat Hoca iki dönemlik Dekanlık görevine başlamıştı. Bu nedenle de zamanının büyük bir bölümünü “Merkez Bina”daki Dekanlık makamında geçiriyordu. İdari işler ile ilgilenmekten pek fazla sıkılmadığı anlaşılan Esat Hoca, izlediğim kadarıyla, yönetim düşüncesi itibariyle sorunlara hemen müdahale etmek yerine sorunun taraflarına biraz zaman tanıyarak onların soruna bir çözüm bulmalarını bekleyen, ancak bundan sonra soruna doğrudan müdahale eden bir anlayışa sahipti.
Özellikle Dekanlık görevi sona erdikten sonra kendisiyle daha fazla doğrudan temas ettiğimiz bir dönem başladı. Öte yandan, 12 Eylül 1980 sonrasında üniversitelerde birçok açıdan çalkantılı bir süreç söz konusuydu. Bu dönemde yaşadığım, yaşadığımız benim için önemli olan iki olayda kendisiyle olan ilişkilerim, bu konularda bana karşı tutumu hafızamda iz bırakmıştır.
İlkin, YÖK ortaya çıkarken artık Kürsü sistemi yerine Bölüm sisteminin geleceği, İktisat Fakültesi’nin tek bölüm [İktisat] olacağı ve üniversitemizde 1979 yılında kurulmuş olan Siyasal Bilimler Fakültesi’nin ise çok bölümlü olacağı söyleniyordu. Bu nedenle “siyaset bilimi” çalışan Doç. Dr. Cemil Oktay ve Dr. Asistan Ersin Kalaycıoğlu, “siyasi tarih” çalışan Dr. Asistan Şükrü Hanioğlu ve “uluslararası siyaset” çalışan Dr. Asistan olarak ben, tek bölüm İktisat Fakültesi’nde kadro alamayacağımızı düşünerek bizi o günlerde Dekanı olduğu Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne çağıran Tarık Zafer Tunaya Hoca’nın bu davetine uymak istediğimizi söylediğimizde Esat Hoca bizlere çok kızmış, bunu engellemeye çalışmıştı. Bu arada, Tarık Hoca’nın girişimiyle dördümüzün de bu fakülteye geçmemize ilişkin Rektörlük onayı çıktığı sırada Ankara’dan gelen bir haber çerçevesinde İktisat Fakültesi’nin aralarında “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nün de bulunduğu yedi bölümden oluşacağı, buna karşılık Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin ise tek bölüm [Kamu Yönetimi] olacağı anlaşılıyordu. Bu durumda Siyasal Bilimler Fakültesi’ne geçmekte adı geçen üç arkadaşım için bir sakınca yoktu. Buna karşılık, İktisat Fakültesi bünyesinde (o yılların YÖK yönetiminin gözünde sakıncalı gibi gözüktüğü anlaşılan) “Siyaset Bilimi” yerine “Uluslararası İlişkiler Bölümü” kuruluyordu. Bu durumda ise benim açımdan İktisat Fakültesi’nde kalmak uygundu. Sonuçta, adı geçen arkadaşlarım Siyasal Bilimler Fakültesi’ne geçerken ben ise İktisat Fakültesi’nde kaldım. Bu süreçte bizlere kırgın olan Esat Hoca’nın bu kararım sonrasında bana karşı tutumu önemliydi. Bir rahatsızlık duymamam için olduğunu düşündüğüm bir biçimde bana karşı gayet olumlu bir tutum ile yaklaştığını gördüm. Bu, belki bir yönüyle bir idareci, bir bölüm başkanı olarak kendisinin eleman kaybetmemek ile ilgili bir memnuniyetini yansıtsa da, kanımca aynı zamanda da insanlar için bir erdem olarak görülmesi gereken “bazı anlaşmazlıkları kolay unutabilme” anlayışını gösteriyordu.
İkinci olarak, bu olaydan sonra, yine o çalkantılı günlerde Dr. Asistanlıktan Yardımcı Doçent kadrosuna atanma sürecinde bu dönemde yapılmaya başlanan güvenlik soruşturması sırasında o dönemlerdeki asistan derneği olan TÜMAS üyesi olmam dolayısıyla atamam durduruldu ve artık sözleşmeli hale gelmiş olan “araştırma görevlisi” kadrosunda sürem de Dekanlık teklifine rağmen Rektörlük tarafından uzatılmadı. Bu süreçte Esat Hoca Dekan Nusret Ekin Hoca ile birlikte Rektöre giderek bu işlemi düzelmeye çalıştı, fakat başaramadı. Benimle yaptığı konuşmada ne zaman geri dönebilirsem odamın hazır olduğunu söyleyerek o günün şartlarında kendisi konumundaki bir idarecinin verebileceği en önemli desteği verdi. Böylece 1983 yılından 1986 yılına yaklaşık üç buçuk yıl üniversite dışında bir araştırma şirketinde çalıştım. Açmış olduğum davayı kazanarak 1986 yılında Hoca’nın dediği gibi daha önce oturduğum odama döndüm. Esat Hoca da bu konudaki memnuniyetini “hoş geldin” diyerek belirtmişti.
Bu dönemden itibaren Esat Hoca’nın Fakülteden emekli oluşuna kadar eskiye oranla daha sık sohbet eder olduk. Zaman zaman bu sohbetlere mesleki konular dışındaki konuları dâhil ederek devam ettiğimizi hatırlıyorum. Esat Hoca birçok insan gibi sosyal hayatı, yemek sohbetlerini severdi. Bununla birlikte, bu sıralarda eşi ve çocukları çok büyük çoğunlukla Fransa’da bulunduklarından Hoca’nın biraz yalnızlık çektiği hissediliyordu. Esat Hoca 1996 yılında emekli olduktan sonra daha az görüşebildik. Zaten ben de 1997 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesine geçmiştim. 2003 yılında Hoca’yı, eşi ile birlikte biten yazlıklarını teslim almak için gittikleri Bodrum’da gece uyurken kaybettiğimizi öğrendik. Kendisini her şeyden önce iyi bir insan olarak hatırlıyorum. Huzur içinde uyusun.
 
Prof. Dr. Faruk Sönmezoğlu
 
Prof. Dr. Esat Çam
İÜİF üçüncü sınıf öğrencisi olduğum 1966-67 ders yılında, iktisat ana disiplini yanında siyaset ilmi ve istatistik disiplinlerini seçmiştim. 1966-67 ve 1967-68 ders yıllarında siyaset ilmi disiplinin hukuk alanı dışındaki derslerini yürüten Kürsünün akademik kadrosu, Fransa’da iktisat ve ayrıca siyaset bilimi alanında devlet doktorasını tamamlayan ve 1964’te doçent olan Kürsü Başkanı Doç. Dr. Esat Çam, Dr. İlter Turan, Dr. Önder Arı ve asistan Toktamış Ateş’ten oluşuyordu. Esat Hoca ile aramızda o yıl ‘’Devlet Sistemleri’’ dersinin öğrencilerinden biri olarak başlayan hoca-öğrenci ilişkisi 1969 Mayıs’ından itibaren önce kürsüsü sonra uluslararası ilişkiler bölümü akademisyenlerinden biri olarak 1990’ların sonuna kadar sürdü.
Kürsü ve Bölüm, Esat Hoca’nın başkan olduğu yıllarda hızla gelişti, başarılı araştırmacı ve güçlü akademisyenlerden oluşan bir kadroya sahip oldu İÜİF Siyaset bilimi kadrolarındaki bu üretken ve başarılı akademisyenlerin bir kısmı İÜSBF’nin gelişmesine katkı yaptılar; içlerinden uluslararası siyaset bilimi derneği başkanı bazı üniversite rektör ve yöneticileri ve binlerce öğrenci yetiştiren araştırmalarıyla toplumu aydınlatan değerli akademisyenler çıktı.
Bu yıllar Türkiye’de bir yandan üniversitelerde bölüm, fakülte akademik ve profesörler kurularının çalıştığı üst yöneticilerin öğretim üyelerinin oyları dikkate alınarak belirlendiği, asistan temsilcilerinin fakülte yönetim kurullarına oy hakkıyla katıldığı yıllardı.
Bir yandan da sendikalaşmanın sivil toplum örgütlenmelerinin hak arayışı ekseninde direnmelerin arttığı, TİP’in parlamentoda temsil edildiği ideolojik gruplaşmaları yükselmeye başladığı ülkücü, akıncı hareketlerinin ve komünizmle mücadele derneğinin saldırılarının ilerici gençleri, aydınları, gazetecileri, öğretim üyelerini hedef aldığı , siyasi cinayetlerin ve 12 mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbelerinin olduğu dönemdi
1979 yılında hepimizi yakından ilgilendiren ve diğerleri gibi derinden yaralayan siyasi cinayetlerden birinde Hukuk Fakültesinden TÜMÖD üyesi Prof. Dr. Ümit Yaşar Doğanay’ı, arkasından değerli hocamız Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil’i yitirdik.
İdeolojik kutuplaşmanın Fakülte’deki yansımalarından biri de bazı hocalarımızın doçentliklerinin ya da profesörlüklerinin geciktirilmesi oldu.
Prof. Dr. Esat Çam’ın Dekanlık dönemi bittikten sonra yeni Dekanımızın Fakülte kadrolarını koruma çabasına karşın, 1980 Askeri Darbesi’nin 1402 sayılı Sıkı yönetim yasasını kullanarak üniversitelerden uzaklaştırdığı -daha sonra Danıştay kararı ile dönen- 73 akademisyen arasında fakültemizden Sencer Divitçioğlu, Nuri Karacan, İdris Küçükömer ve Sungur Savran da vardı.
Bu dönemde Prof. Dr. Çam, hem başkanlığını yürüttüğü kürsü ve bölümde hem dekan olarak Fakülte’de hem de daha önceki Gazetecilik Yüksek Okulu Müdürlüğü sırasında genç akademisyenlerin olduğu kadar öğrencilerinin de söz ve katılım haklarını özenle destekleyen, onlara yol gösteren, her ne kadar tez yazmanın kişinin kendini ilgilendirdiğini, kurumsal görevlerin öncelik taşıdığını zaman zaman ifade etmiş olsa da asistanlarına ve araştırma görevlilerine birer meslektaş olarak davranan, onlara sorumluluk veren, Bölüme ilişkin konuların Bölüm Kurulu’nda görüşülmesini sağlayan, Kurul kararlarını dikkate alan, diyaloğa açık, hoşgörülü, alçakgönüllü, dostça yaklaşımıyla, kutuplaşmayı azaltıcı tavrıyla örnek bir hoca ve yönetici oldu.
Neredeyse yirmi yıl önce yitirdiğimiz Prof. Dr. Esat Çam’ı bu vesileyle saygı ve sevgi ile anıyorum.
 
Dr. Cengiz Arın
 
Esat Çam İçin
Prof. Dr. Esat Çam, 1948’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi Kürsüsü’nün kurucusudur. Hepimiz onun paltosunun içinden çıktık. Siyaset Bilimi ve Çağdaş Devlet Sistemleri gibi kitapları bölümün temel klasik metinleri arasındadır. Bölüm başkanlığı, dekanlık gibi idari görevlerde bulundu ve 2003 yılında maalesef aramızdan ayrıldı.
Esat hoca hem idareci hem de akademisyen yanıyla, demokrat ve özgürlükçü bir ortam sağlayarak, zaman zaman memleketin zor koşullarında, bize hep korunaklı bir alan sağlamış, kimsenin politik eğilimleriyle ilgilenmeden kurumsallaşmayı gerçekleştirmişti.
70’lii yılların en çalkantılı dönemlerinde 2 kere seçimle dekanlık görevini üstlendiğinde onun sükûneti, objektif yöneticiliğini dönem öğrencileri ve hocaları unutamazlar. “En iyi yönetici kendini belli etmeyen yöneticidir “ şiarı herhalde onun tarzını tanımlamak için uygun olur.
Hocanın doktorasını Fransa’da tamamlamasının da etkisiyle, demokratik bir ortamı solumamızı sağlarken, Türkiye’nin hemen hemen bütün siyaset ve uluslararası ilişkiler bölümlerinin akademik kadroları da büyük ölçüde onun çabalarıyla oluştu.
İlter Turan, Ersin Kalaycıoğlu, Toktamış Ateş, Nur Vergin, Önder Arı, Bener Karakartal, Faruk Sönmezoglu, Cemil Oktay, Şirin Tekeli, Acar Örnek, Şükrü Hanioğlu, Cengiz Arın, Adnan Ekşigil, Leyla Sanlı gibi hocalarımızla zengin bir spektrum gerçekleştirdi.
Hocamız İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti etkinliklerine de her zaman katkı sunduğu gibi Edirne, Ankara gibi şubelerimizin kongrelerine de birlikte gitmiştik.
Hocamızın asistanlığını yaparken, kitaplarının yeniden basımlarına yardımcı olurken, onla yaşadığımız sayısız değerli anılar her zaman bizim için tatlı bir tebessüm konusu oluyor. Asistanlarından Leyla Sanlı hocamızın ifadesiyle, “Özel ve güzel bir insan”dı.
Hocamız genç mezunların iş bulması ve sonraki yaşamlarında karşılaştıkları sorunların giderilmesinde sahip olduğu geniş iletişim ağıyla her zaman öğrenci ve mezunlarının yanında olarak, bizlerin ikinci babası oldu, tam da bu yüzden, onun yokluğunu her zaman özlemle hissettiğimizi söylemeyi bir borç bilirim.
Sevgili hocamızı saygıyla anıyor, eşi Brigitte’e, kızı ve oğluna sevgilerimizi sunuyoruz.
 
Dr. Ufuk Uras

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir